Mitoloji sevenler buraya! "Türk Mitoloji ve Destanlarında Tanrılar" çıktı!
SATIN AL
Öne Çıkan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Öne Çıkan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2024'te İzleyebileceğiniz Kitap Uyarlaması Filmler

Hiç yorum yok

24 Ekim 2024

Son zamanlarda kitapların beyaz perdeye uyarlanması, hem edebiyat tutkunları hem de sinema meraklıları için heyecan verici bir gelişme haline geldi. Tanıdık hikayeler, yeni bir bakış açısıyla izleyicilere sunuluyor. Edward Ashton’ın Mickey 17’sinden Colleen Hoover’ın It Ends With Us’una kadar birbirinden ilginç uyarlamalar, 2024’te bizi bekliyor. Bu filmlerin bazıları hali hazırda vizyona girmiş olsa da bazıları hale çekim sürecinde ve 2024'te yayınlanıp yayınlanmayacakları kesin değil. 

Mickey 17

Edward Ashton'ın Mickey 17 adlı romanında, Mickey genellikle tehlikeli uzay görevlerine gönderilen ve her öldüğünde yeniden üretilen bir klondur. Ancak yedinci versiyon olan Mickey7, bu döngüyü kırmaya ve işler üzerinde kontrol sahibi olmaya karar verir. Bu sürükleyici hikayeden uyarlanan Mickey 17 filminde Robert Pattinson, Toni Collette ve Mark Ruffalo başrolleri paylaşıyor. Filmin önümüzdeki yılın başlarında vizyona girmesi bekleniyor ve bilim kurgu severler için büyük bir merak konusu.

Wicked


Gregory Maguire'in Wicked Witch of the West adlı kitabından uyarlanan Wicked, bu kez sinema dünyasında yeniden hayat buluyor. Başrollerde Cynthia Erivo, Ariana Grande ve Michelle Yeoh'un yer aldığı film, bu yılın merakla beklenen filmleri arasında.

It Ends With Us

Colleen Hoover'ın ödüllü romanı It Ends With Us, bir kadının eski sevgilisinin geri dönmesiyle tehdit altına giren aşk hikayesini anlatıyor. Blake Lively'nin başrolde yer aldığı bu romanın film uyarlaması, Ağustos ayında izleyicilerle buluştu. 

Harold and the Purple Crayon

Zachary Levi, Zooey Deschanel ve Lil Rel Howery gibi oyuncuları kadrosunda bulunduran ve Harold and the Purple Crayon kitabından uyarlanan film, bu yıl vizyona girdi. Zorlu bir üretim sürecinin ardından izleyicilerle buluşan film, ne yazık ki gişede beklenen başarıyı yakalayamadı.  

Uglies

Scott Westerfeld'in Uglies serisi, distopik bir dünyada geçen etkileyici bir gençlik hikayesi sunuyor. Netflix’te Eylül ayında yayınlanan film uyarlamasında, Joey King ve Laverne Cox gibi büyük isimler başrolleri paylaşıyor. Uglies'in bize sunduğu dünyada herkes 16 yaşına kadar "çirkin" kabul ediliyor. Bu yaştan sonra tören eşliğinde estetik operasyonlarla "güzel" yapılarak tüm fiziksel farklılıklar ortadan kaldırılıyor. 

Eğer film hakkında daha detaylı bir inceleme okumak isterseniz, buradan incelemeye göz atabilirsiniz.

Cold Storage

David Koepp'in Cold Storage adlı romanında, üç sıradışı bireyin, gezegeni tehdit eden ölümcül bir organizmanın yayılmasını durdurmak için güçlerini birleştirmesi gerekmektedir. Gerilim dolu bu hikayenin film uyarlamasında, başrolde Liam Neeson yer alıyor. Filmin önümüzdeki yıl vizyona girmesi bekleniyor ve heyecanla beklenen yapımlar arasında.
 

Rothko

Soyut dışavurumculuğun öncülerinden Mark Rothko'nun ölümünden sonra, eserlerinin vasiyetname uygulayıcıları tarafından değerlerinin çok altında fiyatlara satılması, sanat dünyasında büyük bir tartışmaya yol açtı. Bu olay ve sonrasında patlak veren yasal savaşlar, The Legacy of Mark Rothko adlı kitapta detaylıca ele alınıyor. Kitaptan uyarlanan filmde, Rothko'yu usta oyuncu Russell Crowe canlandırıyor. Crowe'a ek olarak Aaron Taylor-Johnson, Jared Harris ve Michael Stuhlbarg gibi güçlü isimlerden oluşan geniş bir oyuncu kadrosu da filme dahil. Defalarca ertelenen filmin bu yıl vizyona girip girmeyeceği henüz kesinleşmemiş olsa da, Rothko'nun hikayesine ilgi duyan ve biyografi türündeki filmleri seven izleyicilerin merakla bekleyeceği bir yapım olacak. 

Landing on My Feet

Olimpiyat altın madalyalı Kerri Strug'ın otobiyografisi Landing on My Feet: A Diary of Dreams, Olivia Wilde'ın yönetmenliğinde Perfect adlı bir film olarak beyaz perdeye uyarlanıyor. Film, Strug'ın kariyerini ve unutulmaz başarı hikayesini konu alacak. Şu anda yapım ön hazırlık aşamasında olduğundan, henüz bir prömiyer tarihi açıklanmadı, ancak proje spor ve biyografi severler arasında büyük merak uyandırıyor.
 

The Amateur

Robert Littell'in romanı "The Amateur," karısının Londra'daki bir terör saldırısında trajik bir şekilde hayatını kaybetmesinin ardından, intikam arayışına giren bir CIA kriptografının hikayesini anlatıyor. Üstlerinden saldırının sorumlularını takip etmelerini talep eder, ancak iç önceliklerinden dolayı harekete geçmeyeceklerini anladığında, kendi adaletini sağlamak için teşkilata şantaj yaparak kendini eğitmelerini sağlar ve intikamını almak için yola koyulur. Daha önce 1981'de bir filme uyarlanan kitap, Rami Malek ve Rachel Brosnahan'ın başrollerini paylaştığı yeni bir filmle yeniden ele alınıyor.

The Substance (2024) Film İncelemesi

Hiç yorum yok

19 Ekim 2024

 The Substance (2024), body horror türünü seven izleyiciler için sarsıcı bir deneyim sunan bir yapım. Yönetmenliğini Coralie Fargeat'in üstlendiği film, yaşlanma korkusu, kimlik krizi ve eğlence sektöründe yer edinme mücadelesi gibi temaları derinlemesine işlerken, aynı zamanda bu konuları rahatsız edici bir biçimde ve mide bulandırıcı derecede ayrıntılı sahnelerle işliyor. Başrollerde Demi Moore ve Margaret Qualley gibi isimlerin yer aldığı film, sadece korkutucu ve tedirgin edici sahneleriyle değil, aynı zamanda toplumsal eleştirileriyle de dikkat çekiyor. Moore’un canlandırdığı Elizabeth Sparkle, gençliğini ve eski ihtişamını geri kazanmak isteyen bir oyuncu. Sparkle bunları kazanmak için başvurduğu bir yöntemle, modern dünyanın güzellik ve şöhret takıntısını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

The Substance, Elizabeth Sparkle’ın düşüşe geçmiş kariyeri ve yaşlanmaya karşı verdiği savaşı temel alarak başlıyor. Yaşlanmış ve eski popülerliğini kaybetmiş olan Elizabeth, kariyerini ve hayatını geri kazanmak için son bir çare arayışına giriyor. Bu noktada filmde "The Substance" adı verilen gizemli bir madde devreye giriyor. Fakat Elizabeth, bu maddeyi kullanarak kendini gençleştirmiyor. Onun yerine kendinin Sue adını verdiği genç ve kusursuz bir versiyonunu yaratıyor. Margaret Qualley’nin canlandırdığı Sue, Elizabeth’in gençliğinin bir temsili olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bu beden Elizabeth ile aynı anda var olmuyor. Filmde de sıklıkla belirtildiği gibi bu kişiler ayrı kişiler değil. Tek bir kişi. Bu yüzden aynı anda var olamıyorlar, yedi günlük döngülerle hayat yaşamaya başlıyorlar. Bu da bir süre sonra Elizabeth’in arka plana itildiği ve bu yeni benliğiyle dönüşümlü olarak yaşamak zorunda kaldığı bir düzen başlatıyor.

Film, bir yandan yaşlanma korkusunu ve gençlik takıntısını işlerken, diğer yandan da eğlence sektörünün acımasız doğasını gözler önüne seriyor. Elizabeth, genç ve güzelliği sayesinde Sue’nun kazandığı başarı ve gençlikle baş edemiyor.. Sue’nun hızla ünlü olması, Elizabeth'in özlemini duyduğu hayatı onun gözleri önünde yaşaması, Elizabeth’in duygusal çöküşüne yol açan olayları başlatıyor. 

İlk yarıda etkileyici ve şok edici olan body horror unsurları, film ilerledikçe giderek artan bir yoğunluk kazanıyor. Özellikle Elizabeth'in bedeninin yavaş yavaş çöküşü ve Sue'nun bedenini kontrol etme arzusu, hem fiziksel hem de psikolojik bir gerilim yaratıyor. Ancak bu yoğunluk, filmin ikinci yarısında -en azından bende- yorucu bir hale gelmeye başladı. İlk başlarda heyecan verici olan bu grotesk sahneler, film ilerledikçe çok sık tekrar edildiği için bence izleyici üzerinde aynı etkiyi yaratmamaya başlayabilir. Sonlara doğru film, rahatsız edici unsurları birbiri ardına sıralıyor.

Margaret Qualley ve Demi Moore'un performansları, filmin en güçlü yanlarından biri. Özellikle Qualley'nin Sue olarak ortaya çıkışı, filmin enerjisini bir anda yükseltiyor. Sue'nun sahnelerinde göz kamaştıran bir performans sergileyen Qualley, filmin estetik açıdan da en parlak anlarını yaratıyor. 

Filmin alt metni oldukça zengin. Basitçe anlatmak gerekirse, kadınların yaşlandıkça değersiz görülmesi ve bu algıyı aşmak için kendilerini bir canavara dönüştürme pahasına yaşlanmayı durdurmaya çalışmaları gibi bir tema işleniyor.

Ancak bu mesaja dair iki eleştirim var. İlk olarak, bu konunun tüm ayrıcalıklara sahip bir Hollywood yıldızı etrafında ele alınması, mesajın derinliğini ve etkisini ciddi şekilde azaltıyor. Çünkü kadınların, yaşlandıktan sonra toplum tarafından dışlanması sorunu, modern toplumun en üst kademesinde yaşayan Hollywood aktrislerinden çok, orta sınıf kadınları daha fazla etkiliyor. Bu nedenle, bu tarz bir konu, bizim gibi sıradan insanlar için çok daha etkileyici olabilirdi.

İkinci eleştirim, hem ilk eleştirimin devamı niteliğinde hem de daha genel bir eleştiri. Orta sınıf kadınları üzerinden düşünecek olursak, evet, bu kadınlar hayatlarını tamamen güzellikleri üzerine kurmuyorlar. Kendilerini hem kişisel olarak hem de mesleklerinin gerektirdiği ölçüde geliştirmeleri büyük önem taşıyor. Ancak aynı durum kadın oyuncular için de geçerli değil mi? Nicole Kidman, Helena Bonham Carter, Salma Hayek, Sandra Bullock, Laura Linney, Jodie Foster, Julianne Moore, Emma Thompson, Jamie Lee Curtis gibi birçok 50’lerini geçmiş kadın oyuncu, istedikleri yaşa kadar başarılı şekilde oyunculuk yapabiliyor.

Ancak güzellikleriyle öne çıkan oyuncuların yaşlandıklarında yerlerinin doldurulacağı gerçeği, hem erkek hem de kadın oyuncular için geçerli. Bu durumun kadınlar açısından daha önemli olduğunu inkar etmiyorum. Fakat gençliklerinde bu durumu önlemeye çalışmak, kadın oyuncuların kendi ellerinde değil mi? İlk eleştirimin bu noktada devreye girdiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Kadınların yaşlanınca emekli edilmesi ve değersizleştirilmesi, ünlülerden çok toplumun genelindeki kadınların yaşadığı bir problem. Yönetmenin de bu sorunun farkında olduğunu düşünüyorum, çünkü filmde Elizabeth Sparkle’ı ödüllü ve başarılı bir oyuncu olarak betimlemiş. Bu nedenle, iyi bir oyuncu olmasına rağmen gözden çıkarılmış.

Sonuç olarak, ikinci eleştirim filmden çok toplumsal bir eleştiri. Ayrıca, toplumun bir ferdi olan ve ünlü olmayan bir kadın yönetmenin bu durumu, sıradan kadınlar üzerinden anlatmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Buna rağmen, The Substance toplumsal eleştirileriyle düşündürmeyi başaran bir yapım. Kadınların yaşlanma korkusuyla başa çıkmak için nasıl fiziksel ve psikolojik yıkıma uğradıklarını gözler önüne sererken, gençliğin ve güzelliğin her şey demek olmadığına dair güçlü bir mesaj veriyor. Ancak bu mesaj, daha geniş bir toplumsal kesimi hedef alsaydı, daha etkili olabilirdi. 

Filmin teknik açıdan da oldukça başarılı olduğunu belirtmek gerek. Sinematografi, özellikle Sue'nun gençliği ve Elizabeth'in yaşlılığı arasındaki zıtlıkları etkili bir şekilde yansıtıyor. Ses tasarımı ise gerilimi artıran unsurlardan biri olarak dikkat çekiyor. Ses efektleri ve sahne geçişleri, filmin atmosferine katkı sağlayarak izleyiciyi ekran başında tutmayı başarıyor. Filmin uzun süresine rağmen, bu teknik başarılar sayesinde izleyici, sahnelere odaklanmaya devam ediyor.

Sonuç olarak The Substance, modern sinemada body horror sevenlerin çok hoşuna gidecek, düşündürücü ve aynı zamanda rahatsız edici bir film. Margaret Qualley ve Demi Moore’un etkileyici performansları, filmin en güçlü yanlarından biri. Ancak filmin toplumsal mesajı, daha geniş bir perspektiften ele alınmış olsaydı, çok daha derin bir etki yaratabilirdi. Yine de, korku severler için unutulmaz sahneler ve etkileyici bir sinematografi sunan bu yapım, türünün öne çıkan filmlerinden biri olmayı başarıyor.

İyi

"The Substance" body horror için unutulmaz sahneler ve etkileyici bir sinematografi sunan, türü seven ve sevmeyen herkesin keyifli vakitler geçireceği bir yapım.

League of Legends, yeni eklenen Gacha sistemi ve 250 dolarlık kostüm ile tepki çekiyor

Hiç yorum yok

17 Ekim 2024

League of Legends'ın yeni kostüm kategorisi "Exalted" ile birlikte gelen Arcane Fractured Jinx kostümü, oyuncular arasında büyük tartışmalara yol açtı. 16 Ekim 2024 tarihinde Riot Games'in resmi sitesinde yayınlanan "/dev: Exalted Skins, the Mythic Shop, and Nexus Finishers" başlıklı makalede tanıtılan bu kostüm, oyuncuların aşina olmadığı bir sistem olan Gacha sistemi ile elde edilebiliyor.

Riot Games, Exalted kostümleri "hiper-özel" kostümler isteyen oyuncular için tasarladığını belirtiyor ve bu kostümlere erişimin de farklı bir sistemle sağlanacağını ifade ediyor. Arcane Fractured Jinx kostümü, iki yeni model, üç farklı form ve Jinx'in 2. Sezon yolculuğunu yansıtan yeni bir seslendirme ile geliyor. Oyuncular, DJ Sona kostümünde olduğu gibi, Ctrl+5 tuş kombinasyonuyla bağlı "slot makinesi mekaniği" kullanarak formlar arasında geçiş yapabilecek.

Bu kostümü elde etmek için oyuncuların "Sanctum" adı verilen yeni bir sistemde "Ancient Sparks" adı verilen bir para birimi kullanmaları gerekiyor. Her biri 400 RP değerinde olan Ancient Sparks ile oyuncular, %0,5 düşme oranıyla kostümü kazanma şansına sahipler. Sistemde bulunan kötü şans koruması sayesinde oyuncular en fazla 80 çekiliş sonunda kostümü garantili olarak elde edebilecekler. 80 çekilişin toplam maliyeti ise 32.000 RP, yani yaklaşık 250 dolar.

Bu yeni sistem ve yüksek fiyatlandırma politikası, League of Legends topluluğunda büyük tepkiye yol açtı. r/leagueofjinx ve r/ADCMains subredditlerinde yapılan paylaşımlarda oyuncular, bu sistemi "açgözlü" ve "yırtıcı" olarak nitelendiriyor. Birçok oyuncu, 250 dolar gibi bir meblağın yalnızca bir kostüm için çok fazla olduğunu, özellikle de Riot Games'in bir gün önce birçok çalışanı işten çıkardığı düşünüldüğünde, bu durumun "duyarsız" olduğunu belirtiyor.

Oyuncular, Riot Games'in FOMO yani kaçırma korkusu taktiklerini kullanarak oyuncuları harcamaya zorladığını düşünüyor. Kostümün sınırlı süreli olması ve daha sonra tekrar ne zaman satışa sunulacağının belirsiz olması, oyuncuları hemen satın almaya teşvik ediyor. Bazı oyuncular, gacha sisteminin normal gacha oyunlarından farklı olarak, kostümün bir daha asla dönüşü olmayacağını ve bu durumun sistemi daha da kötüleştirdiğini belirtiyor.

Sonuç olarak bazı oyuncular ise bu sistemi savunuyor ve kimsenin kostümü satın almak zorunda olmadığını belirtse de Arcane Fractured Jinx kostümü ve 250 dolarlık gacha sistemi, League of Legends topluluğunda büyük bir tartışma konusu olmaya devam edecek gibi. Oyuncuların tepkileri ve Riot Games'in bu tepkilere nasıl yanıt vereceği ise merak konusu.

Yuppie Psycho Benzeri 5 Oyun Önerisi

Hiç yorum yok

13 Ekim 2024

Günümüz iş dünyasının karanlık yüzünü hem eğlenceli hem de psikolojik yönleriyle ele alan Yuppie Psycho, oyuncuları distopik bir şirket ortamında geçen, gizemli olaylar ve ürkütücü yaratıklarla dolu bir maceraya sürüklüyor.



İlginç atmosferi, sürükleyici hikayesi ve pixel art tarzıyla oyun dünyasında kendine özgü bir yer edinen Yuppie Psycho, oyunculara oldukça eğlenceli saatler sunuyor. Fakat bu tarz oyunların kötü yanı, oynadıktan sonra daha fazla bu tarz oyun aratması. Bu listede, Yuppie Psycho'ya benzer oyunları bir araya getirdik.


The Count Lucanor



Yuppie Psycho'nun yaratıcıları Baroque Decay tarafından geliştirilen The Count Lucanor, karanlık peri masallarından ilham alan bir korku oyunu. Oyun, genç bir çocuğun mirasını almak için tehlikeli bir malikanede geçirdiği geceyi konu alıyor. Bulmaca çözme, keşif ve hayatta kalma öğelerinin bir araya geldiği The Count Lucanor, Yuppie Psycho gibi oyuncunun seçimlerine bağlı olarak değişen çoklu sonlara sahip. Her iki oyun da "twee horror" adı verilen bir alt türe giriyor, yani korku unsurlarını sevimli ve tuhaf bir estetikle harmanlıyorlar.


Faith: The Unholy Trinity



Retro tarzı piksel sanatıyla dikkat çeken Faith, şeytani güçlerle mücadele eden bir rahibi konu alan bir korku oyunu üçlemesi. İlk oyunda, bir şeytan çıkarma ayininin korkunç sonuçlarıyla yüzleşen Peder John Ward'ın hikayesini takip ediyoruz. Yuppie Psycho gibi, Faith de benzersiz bir görsel stile sahip ve doğaüstü olaylarla dolu bir dünyada geçiyor.


House of Rules


House of Rules, gizemli bir malikanede geçen ve kurallara dayalı bir korku bulmaca oyunu. Yüksek maaşlı bir iş teklifiyle başlayan hikaye, oyuncuyu garip iş arkadaşları ve tuhaf kurallarla dolu bir malikaneye götürüyor. Ancak bu işin arkasında saklanan karanlık bir sır var ve oyuncu, çeşitli bulmacaları çözerek bu sırrı ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Oyun, 20 farklı son sunarak oyunculara geniş bir keşif alanı yaratıyor. Her bir son, oyuncunun bulmacaları nasıl çözdüğüne ve kararlarına bağlı olarak değişiyor. Bu da oyunun tekrar oynanabilirliğini artırıyor. Özellikle malikanenin atmosferi, tuhaf karakterler ve sürekli artan gerilim hissi, oyuncuyu içine çekiyor.


HOUSE 


HOUSE, Bark Bark Games’in geliştirdiği bağımsız bir piksel korku oyunudur. Oyun, genç bir kız olan Tabby'nin, sizi ve ailenizi öldürmeye çalışan tehlikeli bir evi keşfettiği sürükleyici bir deneyim sunuyor. Başlangıçta her şey normal görünse de, aile üyeleri birer birer ölmeye başlar ve Tabby, laneti bozmaya ve aile üyelerini kurtarmaya çalışırken evin karanlık sırlarını açığa çıkarmak zorunda kalır. Gerçek zamanlı olarak değişen ve oyuncunun eylemlerine tepki veren bir evde keşif yaparken, zamanla yarışarak ailenizi kurtarmalı ve kendinizi karanlığa düşmekten korumalısınız. HOUSE, birden fazla son keşfetme imkanı, farklı eşyalarla deney yapma ve zorlu, doğrusal olmayan oyun yapısıyla korku severleri etkileyerek unutulmaz bir deneyim sunuyor.


Ib



RPG Maker ile yapılmış bir korku oyunu olan Ib, oyuncuları gizemli bir sanat galerisinde kaybolan genç bir kızın yerine koyuyor. Galerinin ürkütücü eserleri canlanırken, Ib hayatta kalmak ve gerçeği ortaya çıkarmak için bulmacalar çözmeli ve zorlu kararlar vermelidir. Yuppie Psycho gibi, Ib de benzersiz bir atmosfere sahip ve bulmaca çözme ve keşif unsurlarını bir araya getiriyor.

Bu oyunlar, Yuppie Psycho'nun benzersiz atmosferini ve oyun mekaniklerini farklı şekillerde yansıtan, çeşitli deneyimler sunuyor. Her biri kendi özgün hikayesiyle öne çıkarken, karanlık mizah, psikolojik gerilim ve sürükleyici atmosfer gibi ortak noktaları paylaşıyorlar. 

Bu oyunlar dışında daha fazla Yuppie Psycho benzeri oyun arıyorsanız RPG Maker ile yapılan diğer atmosferik korku oyunlarına da bakabilirsiniz. Oyunların görsel tarzı ve hikaye tonları çok değişiklik gösterse de RPG Maker ile yapılan korku oyunları, Yuppie Psycho hissini oldukça yoğun bir şekilde verecektir. 

Uglies (2024) Film İncelemesi

Hiç yorum yok

05 Ekim 2024

 "Uglies 2024" filmi, yayınlanmadan birkaç hafta öncesine kadar hiçbir şekilde dikkatimi çekmeyen, tamamen gözümden kaçan bir yapımdı. Netflix'te böyle bir filmin yayınlanacağını görünce, biraz araştırma yapmaya karar verdim. Araştırmalarım sonucunda, bu filmin bir kitap uyarlaması olduğunu öğrendim. Scott Westerfeld tarafından yazılan Uglies serisi, dört kitaptan oluşuyor: Uglies, Pretties, Specials ve Extras. Kitap serisi dünya çapında oldukça popüler olmuş ve geniş bir okuyucu kitlesi edinmiş. 

Seri, insanların doğal hallerinin "çirkin" olarak kabul edildiği ve toplumda bir yere sahip olabilmeleri için estetik ameliyatın zorunlu olduğu bir gelecekte geçiyor. Bu dünyada gençler, 16 yaşına kadar toplumdan dışlanıyorlar ve ameliyat olup "güzel" kabul edilecekleri günü dört gözle bekleyerek yaşıyorlar. Hikâye, 16 yaşına girmeye hazırlanan Tally adlı bir genç kızın etrafında gelişiyor. Konsept, ilk bakışta oldukça dikkat çekici ve ilgi uyandırıcı. Seriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek için biraz araştırma yaptım ve Türkçe basımlarının kapaklarını inceledim. Çirkinler kitabının kapağında aslında oldukça güzel bir kız resmi vardı; Güzeller kitabında ise gözleri büyük, uzaylıya benzeyen bir karakter dikkat çekiyordu. Bu, bana toplumun güzellik anlayışının tamamen çarpık bir hale geldiğini düşündürdü. Yani çirkin kabul edilen kişiler aslında oldukça güzelken, güzel kabul edilenlerin estetik ameliyatlarla yapay ve tuhaf bir görünüme kavuşturulduğunu hayal ettim. Ancak filmi izleyince, bu derinlikte bir yorumun filme aktarılmadığını fark ettim. Estetik ameliyat geçiren karakterler, sadece bir TikTok filtresi eklenmiş gibi yüzeysel bir değişime uğramışlardı. Filmi izlerken çoğu kişi böyle düşünmüştür.

Belki ben birkaç kapaktan etkilenip kendi kendimi bir beklentiye soktum ama sonuç olarak bu durum filmde beklediğim kadar derin bir eleştiri bulamamama neden oldu- biraz da hayal kırıklığı yaşadım. Filmin geri kalanında ise, klasik bir genç yetişkin distopyası izliyoruz. Divergent, Maze Runner ve Hunger Games serilerine oldukça benziyor. Hatta bu yapımlarla aynı kaliteye sahip olduğunu söylemek mümkün. Bu tür filmlerin ortak özelliklerinden biri, genellikle oldukça ilginç bir konsept yaratmaları, fakat bu konsepti ergenlik çağındaki bir ana karakter üzerinden işlemeleri. Böylece geniş bir genç izleyici kitlesine hitap etmeye çalışıyorlar. Elbette bu stratejinin başarılı olup olmadığı tartışılabilir, çünkü kitap serileri ve film uyarlamaları genellikle çok satıyor ve popüler oluyor. Ayrıca, bu tür filmler genellikle tek kitaplık bir hikâyeyi gereğinden fazla uzatarak işliyor.

Filmin başrolünde, Netflix yapımlarında sıkça gördüğümüz Joey King yer alıyor. King’e, Brianne Tju ve Keith Powers gibi oyuncular eşlik ediyor. Özellikle son zamanlarda Türkiye'deki ekstra popülerliğini göz önüne alırsak Joey King hayranları için ilgi çekici bir yapım olabilir.

Filmde aksiyon sahneleri neredeyse yok denecek kadar az. Daha çok bir giriş filmi havasında ve olayların temellerini atmaya yönelik bir anlatı var. Buna rağmen, biraz da olsa CGI'a para harcanmış gibi görünüyor. Özellikle şehirde geçen sahnelerdeki ortamları başarılı buldum. Ancak ormanlık ve okul sahneleri hem mekan olarak hem de atmosfer açısından oldukça kasvetli ve bunaltıcıydı. Gerçi bu, post-apokaliptik bir tür olduğu için kısmen beklenen bir durum. Yine de o tür sahneler sanki hiçbir para harcanmamış ve günü birlik gidip çekilmiş hissi yarattığı için hoşuma gitmiyor. 

Eskiden bu tarz yapımları sinema salonlarında izlediğimizde, ortalama bir prodüksiyon kalitesine ve oyunculuğa sahip olsalar bile, sinematik deneyim sayesinde daha akılda kalıcı oluyorlardı. Sinema atmosferi, filmin eksik yönlerini bir nebze telafi edebiliyordu. Fakat "Uglies" bir Netflix filmi olduğu için, o sinema deneyimi de işin içine girmiyor. Dolayısıyla filmi izledikten birkaç gün ya da en fazla bir hafta sonra hafızanızdan tamamen silinebilecek türden bir yapım.

Sonuç olarak, "Uglies 2024" ilginç bir çıkış noktasına sahip olsa da ortalama bir film olmanın ötesine  geçemiyor. Ayrıca böyle bir konudan beklenebilecek derin bir toplumsal eleştiri için de biraz yüzeysel kalıyor. Yine de distopik gençlik hikayelerini sevenler için, belki de kitap serisini okumuş olanlar için izlenebilir bir seçenek olabilir. Eğer daha önce Divergent ya da Hunger Games tarzında filmleri sevdiyseniz ve hala bu tarz distopik gençliklere doymadıysanız "Uglies" de bu tarzda sizi kısa süreliğine oyalayabilecek bir yapım olabilir.

Eh İşte

"Uglies" ilginç bir çıkış noktasına sahip olsa da bir hafta sonra tamamen unutacağınız ortalama bir film olmanın ötesine geçemiyor.

İlk Bilgisayar Virüsü Elk Cloner Nasıl Ortaya Çıktı?

Hiç yorum yok

22 Temmuz 2024

1982 yılında, bilgisayar dünyası için dönüm noktası sayılacak bir olay yaşandı. Henüz 15 yaşında bir lise öğrencisi olan Richard Skrenta, bilgisayar programlamaya olan merakıyla tarihin ilk belgelenmiş bilgisayar virüsü olan Elk Cloner'ı kodladı. Bu dönemde kişisel bilgisayarlar yeni yeni yaygınlaşıyor ve bilgisayar virüsleri neredeyse hiç bilinmiyordu. Skrenta'nın bu yaratıcı ve bir o kadar da şaşırtıcı deneyi, siber güvenlik dünyasında büyük bir etki yarattı.

Elk Cloner'ın Çalışma Prensibi

Elk Cloner, o dönemde popüler olan Apple II bilgisayarlarını hedef almıştı. Bilgilerin taşınmasında temel araç olan disketler üzerinden yayılan bu virüs, bilgisayara takılan enfekte disketi okuduğunda sistemin belleğine yerleşiyordu. Bu ilk adım, virüsün yayılması için kritik önem taşıyordu.

Sistemin belleğine yerleştikten sonra kendini göstermeden sistemin içine sızan Elk Cloner, kullanıcıların dikkatini çekmeden beklemeye başlardı. Virüsün asıl zekası ise yayılma yönteminde ortaya çıkıyordu. Her yeni takılan diskete kendini kopyalayan virüs, bu sayede hızla yayılıyordu. O dönemde kullanıcılar arasında sıkça paylaşılan disketler sayesinde virüsün yayılma alanı oldukça genişledi.

Elk Cloner'ı diğer yazılımlardan farklı kılan özelliği ise 'gösteriş' kısmıydı. Zararlı bir amaç gütmeyen virüs, 50. açılışta ekranda komik bir şiir gösteriyordu. Bu eğlenceli şiir, virüsün zararsız olduğunu ve yaratıcısının eğlenceli bir amacı olduğunu gösteriyordu.


Elk Cloner'ın Dünya Üzerinde Bıraktığı Etki

Elk Cloner, bugün zararsız görünse de bilgisayar virüsleri ve siber güvenlik dünyasında önemli bir dönüm noktasıdır. 1982 yılında ortaya çıkan bu virüs, o dönemde bilinmeyen bir tehdit olarak karşımıza çıkmıştı. Bilgisayarların kullanıcı bilgisi olmadan tehdit altında olabileceği gerçeği, herkesi şaşırtmıştı.

Elk Cloner'a verilen tepkiler ise karmaşık duygular içeriyordu. Bir yandan programcıların yaratıcılığı ve ortaya çıkardıkları sonuçlar hayranlık uyandırırken, diğer yandan da veri güvenliği konusunda endişeler ortaya çıktı. Bu durum, siber güvenlik konusundaki tartışmaları başlattı.

Ayrıca Elk Cloner, gelecekteki siber güvenlik adımlarına da ışık tuttu. Virüsün ortaya çıkmasıyla birlikte antivirüs yazılımları geliştirildi ve sistem açıklıkları üzerine düşünülmeye başlandı. Bugün kullandığımız güvenlik önlemlerinin temelleri, Elk Cloner sayesinde atıldı.


Modern Siber Güvenlik Üzerine Düşünceler

Elk Cloner'ın ortaya çıktığı 1982 yılından bu yana bilgisayar virüsleri büyük evrim geçirdi. Başlarda zararsız görünen bu tehditler, bugünlerde çok daha karmaşık hale geldi. Ransomware, casus yazılım ve gelişmiş kalıcı tehditler gibi kavramlar, siber güvenlik dünyasının kabusu haline geldi.

Bu tehditlere karşı geliştirilen önlemler de aynı hızla gelişti. Eskiden basitçe tehditleri tespit eden antivirüs yazılımları yerini yapay zeka ve makine öğrenimi destekli sistemlere bıraktı. Güvenlik duvarları, saldırı tespit sistemleri ve uç nokta güvenlik çözümleri artık olmazsa olmazlar arasında yer alıyor.

Elk Cloner'ın mirası, siber güvenliğin önemini hatırlatmaya devam ediyor. Gelişen tehditlere karşı sürekli uyanık olmak ve yenilikçi çözümler üretmek zorundayız. Elk Cloner'ın ortaya çıkışı, siber suçlularla olan savaşın başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu savaşta galip gelebilmek için güçlü siber güvenlik önlemleri almak şarttır.


Sonuç olarak Elk Cloner, basit bir şaka olarak ortaya çıkmış olsa da, bilgisayar dünyasının geleceğini şekillendiren önemli bir adım olmuştur. Bu zararsız görünen virüs, siber güvenlik bilincinin oluşmasında büyük rol oynamıştır. Bugün karşılaştığımız karmaşık siber tehditlere karşı mücadele ederken, Elk Cloner'ın bize verdiği dersleri unutmamak gerekiyor. Geçmişten ders çıkararak geleceğe daha güvenli bir dijital dünya inşa etmek için çalışmaya devam etmeliyiz.

Vampire Survivors Benzeri 15 Oyun Önerisi

Hiç yorum yok

20 Temmuz 2024

Vampire Survivors, Aralık 2021’ piyasaya sürüldüğünden beri indie oyun dünyasında çok büyük ses getirdi. Basit mekanikleri ve “bir tur daha” dedirten oyun tasarımı ile kolayca öğrenilip zor bırakılan bir yapıya sahipti. Ucuz olması ve Game Pass'de bulunması da eklenince kısa sürede bağımlılık yaratan oyunlar arasında kendine bir yer etti. Vampire Survivors’ın başarısının ardından insanlar benzeri türde daha fazla oyun arayışına girdiler. Bu yazıda da türün en iyi örneklerini göz atacağız. Ayrıca, Vampire Survivors’dan önce piyasaya sürülmüş olmasına rağmen benzer özellikler taşıyan bazı eski oyunları da inceleyeceğiz.


15- Boons & Burdens

Boons & Burdens, Gunlocked’ı yapan ekipten gelen ve küçük arena savaşlarıyla dikkat çeken bir oyun. Oyunun en belirgin özelliği, her aşamanın başında seçmeniz gereken “Burdens” (Yükler) ve bunların oyunun zorluk seviyesini artırması. Bu yükler, belirli düşmanları öldürmek, haritadaki belirli noktalara ulaşmak veya güçlendirilmiş düşmanlardan oluşan bir geçidi geçmek gibi görevler içerir.


14- Enter the Gungeon

Enter the Gungeon, Vampire Survivors’a benzer mekaniklere sahip olmasına rağmen, odadan odaya geçerek düşmanlarla savaştığınız bir oyun. Yoğun beceri gerektiren bu oyun, sizi sürekli olarak mermi yağmurundan kaçmaya ve düşmanları vurmaya zorluyor.


13- Picayune Dreams

Picayune Dreams, Vampire Survivors’ın izinden giden ancak tamamen farklı bir deneyim sunan bir oyun. Yoğun müziği, sürreal sanat tarzı ve zaman zaman zorlayıcı zorluk seviyesi ile dikkat çekiyor. Bu oyun, türün diğer örneklerinden farklı olarak bir hikaye de sunuyor.


12- Gunsuit Guardians

Gunsuit Guardians, Vampire Survivors benzeri oyunları sevenler için tanıdık bir deneyim sunuyor. İkili çubukla ateş etme mekaniği ve benzersiz bir Cosmonaut Galaga estetiği ile öne çıkıyor.


11- Atomicrops

Atomicrops, Vampire Survivors’dan birkaç yıl önce piyasaya sürülmüş olmasına rağmen benzer özellikler taşıyan bir oyun. Bu oyun, çiftçilik simülasyonunu mermi cehennemi ile birleştirerek benzersiz bir deneyim sunuyor.


10- Kill The Crows

Kill The Crows, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için zorlu bir deneyim sunuyor. Oyunda her şey tek bir vuruşta ölüyor ve bu da oyunu oldukça zorlaştırıyor.


9- Halls of Torment

Halls of Torment, Diablo tarzı grafiklerle ve Hades benzeri tanrıların nimetleriyle dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, türün diğer örneklerinden farklı olarak hikaye ve karakterizasyon sunuyor.


8- Death Must Die

Death Must Die, Vampire Survivors tarzı oyunların zorluk seviyesini artıran ve ARPG/survival/crafting unsurlarını bir araya getiren bir oyun. Bu oyun, oyunculara kendi yükseltmelerini yapma ve malzemeleri toplama imkanı sunuyor.


7- Deep Rock Galactic Survivor


Deep Rock Galactic Survivor, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için kaynak toplama ve madencilik mekanikleri ekleyen bir oyun. Bu oyun, dar koridorlar ve boğucu haritalarla dikkat çekiyor.


6- Swarm Grinder

Swarm Grinder, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için duvarlarla çevrili bir ortamda geçen bir oyun. Oyuncular, düşmanların hızını kontrol edebilir ve yakıtlarını doldurmak için düşmanları öldürmek zorundadır.


5- Yet Another Zombie Survivors

Yet Another Zombie Survivors, modern silahlarla ve zombi temasıyla dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, oyunculara üç kişilik bir ekip oluşturma imkanı sunuyor.


4- RICE

RICE, Vampire Survivors tarzı oyunları eleştiren ve oyuncuya meydan okuyan bir oyun. Bu oyun, silah yükseltme sistemi ve meta-yükseltme sistemi ile dikkat çekiyor.


3- Crafty Survivors

Crafty Survivors, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için farklı meslekleri temsil eden karakterlerle dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, oyunculara farklı karakterlerle oynama imkanı sunuyor.


2- Tiny Rogues

Tiny Rogues, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için 16-bit grafiklerle dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, oyunculara farklı dünyaları keşfetme ve düşmanlarla savaşma imkanı sunuyor.


1- Brotato

Brotato, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için kısa ve yoğun savaşlarla dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, oyunculara kısa turlar halinde oynama imkanı sunuyor.

© all rights reserved
made with by templateszoo